59- DECCAL’İN TÜM
ÖZELLİKLERİ VE YAPACAKLARI ŞEYLER NELERDİR?
حدثنا علي بن
حجر أخبرنا
الوليد بن
مسلم وعبد الله
بن عبد الرحمن
بن يزيد بن
جابر دخل حديث
أحدهما في
حديث الآخر عن
عبد الرحمن بن
يزيد بن جابر
عن يحيى بن
جابر الطائي
عن عبد الرحمن
بن جبير عن
أبيه جبير بن
نفير عن
النواس بن سمعان
الكلابي قال
ذكر رسول الله
صلى الله عليه
وسلم الدجال
ذات غداة فخفض
فيه ورفع حتى
ظنناه في
طائفة النخل
قال فانصرفنا
من عند رسول
الله صلى الله
عليه وسلم ثم
رجعنا إليه فعرف
ذلك فينا فقال
ما شأنكم قال
قلنا يا رسول الله
ذكرت الدجال
الغداة فخفضت
فيه ورفعت حتى
ظنناه في
طائفة النخل
قال غير
الدجال أخوف لي
عليكم إن يخرج
وأنا فيكم
فأنا حجيجه
دونكم وإن
يخرج ولست
فيكم فامرؤ
حجيج نفسه
والله خليفتي
على كل مسلم
أنه شاب قطط
عينه طافئة شبيه
بعبد العزى بن
قطن فمن رآه
منكم فليقرأ فواتح
سورة أصحاب
الكهف قال
يخرج ما بين
الشام والعراق
فعاث يمينا
وشمالا يا
عباد الله اثبتوا
قال قلنا يا
رسول الله وما
لبثه في الأرض
قال أربعين
يوما يوم كسنة
ويوم كشهر
ويوم كجمعة
وسائر أيامه
كأيامكم قال
قلنا يا رسول
الله أرأيت
اليوم الذي
كالسنة
أتكفينا فيه صلاة
يوم قال لا
ولكن اقدروا
له قال قلنا
يا رسول الله
فما سرعته في
الأرض قال
كالغيث استدبرته
الريح فيأتي
القوم
فيدعوهم
فيكذبونه ويردون
عليه قوله
فينصرف عنهم
فتتبعه
أموالهم ويصبحون
ليس بأيديهم
شيء ثم يأتي
القوم فيدعوهم
فيستجيبون له
ويصدقونه
فيأمر السماء
أن تمطر فتمطر
ويأمر الأرض
أن تنبت فتنبت
فتروح عليهم
سارحتهم
كأطول ما كانت
ذرا وأمده
خواصر وأدره
ضروعا قال ثم
يأتي الخربة
فيقول لها أخرجي
كنوزك فينصرف
منها فيتبعه
كيعاسيب النحل
ثم يدعو رجلا
شابا ممتلئا
شبابا فيضربه
بالسيف
فيقطعه
جزلتين ثم
يدعوه فيقبل
يتهلل وجهه يضحك
فبينما هو
كذلك إذ هبط
عيسى بن مريم
عليه السلام
بشرقي دمشق
عند المنارة
البيضاء بين مهرودتين
واضعا يديه
على أجنحة
ملكين إذا طأطأ
رأسه قطر وإذا
رفعه تحدر منه
جمان كاللؤلؤ قال
ولا يجد ريح
نفسه يعني أحد
إلا مات وريح
نفسه منتهى
بصره قال
فيطلبه حتى
يدركه بباب لد
فيقتله قال
فيلبث كذلك ما
شاء الله قال
ثم يوحي الله
إليه أن حرز
عبادي إلى
الطور فإني قد
أنزلت عبادا
لي لا يدان
لأحد بقتالهم
قال ويبعث
الله يأجوج
ومأجوج وهم
كما قال الله {
من كل حدب
ينسلون } قال
فيمر أولهم
ببحيرة
الطبرية
فيشرب ما فيها
ثم يمر بها
آخرهم فيقول
لقد كان بهذه
مرة ماء ثم
يسيرون حتى
ينتهوا إلى
جبل بيت مقدس
فيقولون لقد
قتلنا من في الأرض
هلم فلنقتل من
في السماء
فيرمون
بنشابهم إلى
السماء فيرد
الله عليهم
نشابهم محمرا
دما ويحاصر
عيسى بن مريم
وأصحابه حتى
يكون رأس
الثور يومئذ
خيرا لأحدهم
من مائة دينار
لأحدكم اليوم
قال فيرغب
عيسى بن مريم
إلى الله وأصحابه
قال فيرسل
الله إليهم
النغف في رقابهم
فيصبحون فرسى
موتى كموت نفس
واحدة قال ويهبط
عيسى وأصحابه
فلا يجد موضع
شبر إلا وقد
ملأته زهمتهم
ونتنهم
ودماؤهم قال
فيرغب عيسى
إلى الله
وأصحابه قال
فيرسل الله
عليهم طيرا كأعناق
البخت قال
فتحملهم
فتطرحهم
بالمهبل ويستوقد
المسلمون من
قسيهم
ونشابهم
وجعابهم سبع
سنين قال
ويرسل الله
عليهم مطرا لا
يكن منه بيت
وبر ولا مدر
قال فيغسل
الأرض
فيتركها كالزلفة
قال ثم يقال
للأرض أخرجي
ثمرتك وردي بركتك
فيومئذ تأكل
العصابة من
الرمانة ويستظلون
بقحفها
ويبارك في
الرسل حتى إن
الفئام من
الناس
ليكتفون
باللقحة من
الإبل وإن
القبيلة
ليكتفون
باللقحة من
البقر وإن
الفخذ ليكتفون
باللقحة من
الغنم فبينما
هم كذلك إذ
بعث الله ريحا
فقبضت روح كل
مؤمن ويبقى
سائر الناس يتهارجون
كما تتهارج
الحمر فعليهم
تقوم الساعة
Nevvâs b. Sem’an el
Kilabî (r.a.)’den rivâyete göre, şöyle demiştir:
“Rasûlullah (s.a.v.) bir
sabah Deccâl’den bahsederek sesini bazen alçaltıp bazen de yükselterek konuştu ki
biz Deccâl’ın Medîne hurmalıkları tarafında olduğunu sandık… Rasûlullah
(s.a.v.)’in yanından dağıldık sonra tekrar ona döndük, durumumuzdan anlamış
olacak ki
Nedir derdiniz? Diye
sordu.
Ey Allah’ın Rasûlü!
Dedik: Bu sabah Deccâl’den bahsettin sesini alçaltıp yükselterek anlattın biz
de onu Medîne hurmalıklarına kadar yaklaşmış olabileceğini düşündük… Bunun
üzerine Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“Sizin için korktuğum
şey Deccâl’den başkadır.” Eğer Deccâl ben sizin aranızda iken çıkarsa onu sizin
yerinize ben delillerle mağlub ederim. Ben aranızda yokken çıkarsa her Müslüman
kendi delilleriyle kendisini savunacaktır. Ben tüm Müslümanları onun şerrinden
Allah’a emanet ediyorum. “Deccâl, kıvırcık saçlı bir delikanlı şeklindedir,
gözü dışarıya çıkmış şekildedir. Abdulazza b. Katan’a benzer. Sizden kim onunla
karşılaşırsa Kehf sûresinin ilk ayetlerini okusun. Rasûlullah (s.a.v.),
konuşmasına şöyle devam etti:
Deccâl, Şam ile Irak
arasından çıkacaktır, sağ sol her tarafı çabucak bozmaya çalışacaktır. Ey
Allah’ın kulları o günleri görürseniz Allah’ın dini üzerinde kalmaya özen
gösterip dininizde sebat ediniz.
Biz de Ey Allah’ın
Rasûlü! Dedik; Deccâl yeryüzünde ne kadar kalacaktır? Buyurdular ki?
“Kırk gün kalacaktır;
bir günü bir sene uzunluğunda, bir günü bir ay uzunluğunda, bir günü de bir
hafta uzunluğunda olacak diğer günleri ise sizin bu günkü günleriniz durumunda
olacaktır.”
Ey Allah’ın Rasûlü
dedik. Bir sene kadar olacak günde bir günlük namaz bize kafi gelecek mi? Ne
dersiniz? Buyurdular ki:
“Hayır sizler namaz
vakitlerini bu günkü kıldığınız şekilde hesap ederek takdir edip ayarlarsınız.”
Ey Allah’ın Rasûlü!
dedik; Deccâl’in yeryüzündeki hızı ne kadar olacaktır?
“Rüzgarın önüne kattığı
bulut gibi olacak bir topluma gelip onları kendisine inanmaya çağıracak onlarda
onu yalanlayacaklar ve sözlerini reddedeceklerdir. Bu kimselerin malları
Deccâl’in arkasından gidecek sabahladıkları vakit ellerinde bir şey kalmamış
olacaktır. Sonra başka bir topluma gelecek onları da davet edecektir. Onlar da
Deccâl’e inanacaklardır. Deccâl göğe yağmur yağdırmasını emredecek te gök
yağmurunu indirecektir. Toprağa bitkileri bitirmesini emredecek toprakta bitki
çıkaracaktır. O toplumun küçükbaş ve büyükbaş hayvanları o gün her zamankinden
daha fazla etlenmiş semiz durumda memeleri sütle dopdolu olarak döneceklerdir.
Rasûlullah (s.a.v.), sözlerine şöyle devam etti:
“Deccâl bir harabeye
uğrayıp hazinelerini çıkar diyecek ve oradan ayrılıp gidecek oradaki hazineler
de arıların arı beyini takip ettikleri gibi Deccâl’ın peşinden gidecektir.
Sonra Deccâl genç sağlam atik birini çağıracak ve kılıç darbesiyle iki parça
edecektir. Sonra onu çağıracak oda yüzü parlayarak ve gülerek gelecektir. Tam
bu esnada Meryem oğlu İsa; Şam’ın doğusunda beyaz minarenin yanında iki güzel
elbise içersinde ellerini iki meleğin kanatlarına koymuş olarak inecektir.
Başını eğdiğinde başından damlayarak başını kaldırdığında ise başından gümüş
suyu kadar berrak inci taneleri gibi su damlacıkları dökülecektir. Rasûlullah
(s.a.v.) sözlerine şöyle devam etti:
“Onun nefesinin rüzgarı
kafirlerden her isabet ettiği kimseyi öldürecektir. Onun nefesinin rüzgarı
gözünün görebildiği yere kadar ulaşacaktır. İsa; Deccâl’ı arayarak ve onu
Kudüs’ün yakınlarındaki Dûd kapısında ona ulaşarak onu öldürecektir. Sonra
Allah’ın dilediği vakte kadar böylece devam edecektir. Sonra Allah; İsa’ya
kullarımı Tur dağına doğru götür diye vahyedecek çünkü ben, bazı kullarımı
indirdim ki onlarla savaşmaya kimsenin gücü yetmez ki bunlar Ye’cuc ve Me’cuc
kavmidir. Bunlar her bir tepeden seller gibi akarcasına inip yeryüzüne
dağılacaklardır. İlk gurup Taberiyye gölüne inecek ve oranın suyunu içip
bitireceklerdir. İkinci gurup o göle uğrayacaklar ve önceden burada su vardı
diyeceklerdir. Sonra Beyti Makdis dağına varıncaya kadar yürüyecekler ve şöyle
diyecekler:
Yeryüzündekilerle
savaştık ve hepsini öldürdük haydin şimdide gökyüzündekileri öldürelim
diyecekler oklarını fırlatacaklar da Allah onların oklarını kana bulanmış
olarak geri çevirecektir. Meryem oğlu İsa ve çevresindekiler kuşatılacaktır. O
gün bir öküz başı sizin için yüz dinardan daha kıymetli olacaktır. Sonra Meryem
oğlu İsa ve arkadaşları Allah’a dua edecekler de Allah o kavmin boyunlarında
kurtçuklar meydana getirecek ve tek bir kişinin ölümü gibi ölüp yok
olacaklardır. İsa ve arkadaşları bulundukları yerden dağılacaklar da yeryüzünde
ölüp yok olan Ye’cuc ve Me’cuc kavminin yağlarının kokmuş etlerinin ve
kanlarının bulunmadığı bir karış yer bile bulamayacaklardır. İsa ve arkadaşları
tekrar Allah’a dua ve niyaz edecekler de Allah o leşlerin üzerine deve
boyunlarına benzeyen kuşlar gönderecek bu kuşlar onların leşlerini derin bir
çukura atarak yeryüzünü temizleyeceklerdir. Müslümanlar bu toplumun geride
kalan oklarını yayları ve ok koydukları torbalarını yedi yıl yakıt olarak
kullanacaklardır.” Rasûlullah (s.a.v.) sözlerine şöyle devam etti:
“Allah onlara bir yağmur
gönderecek ve kıldan yapılmış kerpiçten yapılmış tüm evler bu yağmurdan zarar
görecektir. Bu yağmurla yeryüzünü leşlerin kokusundan ve her şeyden temizlenmiş
olarak tertemiz çıkacaktır. Sonra yeryüzüne meyvelerini ve bereketini çıkar
denilecek ve her taraf bereketlerle ve meyvelerle dolarak o derece ki bir nar
bir topluluk tarafından ancak yenebilecek ve nar kabuklarıyla insanlar şemsiye
gibi gölgeleneceklerdir. Süt bereketlenecek kalabalık guruplar yeni doğmuş bir
deve yavrusunun etiyle yetineceklerdir. Bir kabile yeni doğmuş bir sığırla
yetinecektir. Bir oymak ta yeni doğmuş bir davarla geçinebilecektir. Onlar bu
durumda yaşayıp giderken Allah bir rüzgar gönderecek bu rüzgar tüm müminlerin
ruhunu alıp götürecektir. Geri kalan insanlar eşeklerin çiftleşmesi gibi ulu
orta her yerde çiftleşecekler ve kıyamette onların üzerine kopacaktır.”
Diğer tahric: İbn Mâce,
Fiten (4075); Müslim, Fiten
قال أبو عيسى
هذا حديث حسن
صحيح غريب لا
نعرفه إلا من
حديث عبد
الرحمن بن
يزيد بن جابر
Tirmizî: Bu hadis
hasen sahih garibtir. Bu hadisi sadece Abdurrahman b. Yezîd b. Câbir’in
rivâyetiyle bilmekteyiz.